Deniz Biyolojik Terimleri -Ö

Ö [son güncelleme 14 Haziran 2006]
ÖD KESESİ [gall bladder] Karaciğerle ilişkili olup sindirim için kullanılan ödün içinde bulunduğu kese.
ÖDEM [edema=oedema] Vücudun herhagi bir kısmının normal olmayan şekilde serumsu su toplaması ve şişme. Vücutta normal olmayan farklı sıvıların bağ doku ve lifler arasında birikmesiyle oluşan ciddi şişlikler. 
ÖFOTİK KUŞAK [euphotic zone] Işığın ulaştığı ve fotosentezin yapılabildiği yüzey su tabakası. Bu kuşağın derinliği bölge ya da sudaki askıyük miktarının (plankton dahil) azlığı ve bolluğuyla değişmektedir. ® Işıklı tabaka.
ÖGLENA [Euglena] Klorofilli, selüloz zarı olmayan birgözeli (birhücreli) canlı.
ÖKSİNİK [euxinic] Deveranı çok az, oksijensiz çevre, ortam. Örnek, alt tabakası (yaklaşık 150-170m?den derin kısmı) oksijensiz yani anoksik olan Karadeniz.
ÖKSÜZ [piper gurnard] ® Trigla lyra.
ÖKSÜZ BALIĞI [piper gurnard] ® Trigla lyra.
ÖKÜZ BALIĞI [sharpnose sevengill shark] ® Heptranchıas perlo.
ÖLÇEK [gage=gauge] Herhangi bir ölçü aletinin genel adı.
ÖLÇME TAHTASI [measuring board] Sol tarafında dikmesi olan () ve üzerinde ½ ve 1 cm?lik ölçü birimleri yerleştirilmiş balık ölçme cetveline verilen ad.
ÖLÇÜ [scale] Bir malzeme ya da canlının ölçülmesinde kullanılan derecelendirme.
ÖLÇÜLEBİLİR ÖZELLİK [morphometric character] İki vücut özelliği arasındaki ölçülebilirliği ifade eder. Kalınlık ölçümü hariç ölçme düzgün çizgi üzerinde yapılır ve vücut eğikliği ya da yayı dikkate alınmaz. Ölçümün tanımlanması ya da standard bir çalışmaya gönderimde bulunması gerekir. Satandart bir balıkta ölçüm yapmak için  kullanılabilecek vücut noktaları şunlardır:
 
- Alt kuyruk yüzgeci yayının eğilmesiyle oluşan merkez hattı uç noktası - Distal tip of longest ventral caudal fin ray.
- Birinci sırt yüzgecindeki ilk dikenin (ışının) ön başlangıç noktası - Anterior margin of first dorsal  spine.
- Birinci sırt yüzgecinin son ışınının (dikeninin) bitiş noktası - Posterior margin of first dorsal spine.
- Çene kemiğine ait birleşme yeri - Mandibular symphysis.
- Çenenin arka kenarı (sınırı) ? Posterior edge of mandible-Buccal comissure.
- Dışkılığın (anus) ön sınırı (kenarı) - Anterior edge of cloaca.
- En kısa (orta) kuyruk ışınının kıkırdağımsı ucu - Cartilaginous tip of shortest (median) caudal ray.
- Etsi sap (kuyruk) kısmın arka ucu (kenarı) - Posterior edge of fleshy peduncle.
- Göğüs yüzgeci kaidesi - Base pectoral fin.
- Göz çukuru arka kenarı - Posterior edge of orbit.
- Göz çukuru ön kenarı - Anterior edge of orbit.
- İkinci sırt yüzgecindeki ilk ışının kaidesi - Insertion of first ray of posterior dorsal.
- İkinci sırt yüzgecindeki son ışının bitiş noktası (sınırı) - Position of last ray of posterior dorsal.
- Kuyruk omurgasının üst noktası - Point of upper caudal keel.
- Karın yüzgeci kaidesi - Base pelvic fin.
- Kuyruk yüzgecinin sırt ve karın tarafındaki kulakçıkların başlangıcı - Insertion of dorsal and ventral lobes of caudal fin.
- Kuyruk yüzgecinin çataldaki zarımsı kenarı - Membranous edge of caudal fin at fork.
- Makat yüzgeci - Anal fin.
- Makat yüzgecin ilk ışınının başlangıç noktası - Insertion of first anal fin ray.
- Makat yüzgecin son ışınının bitiş noktası (sınırı) - Position of last anal fin ray.
- Normal uzatılmış en uzun alt kuyruk yüzgecinin merkezden uzak ucu - Distal tip of the longest ventral caudal fin ray, lobe normally extended.
- Normal uzatılmış en uzun üst kuyruk yüzgecinin merkezden uzak ucu - Distal tip of the longest dorsal caudal fin ray, lobe normally extended.
- Omurgaya ait kuyruk kısmın en son ucu - Posterior tip of urostyle
- Sırt yüzgeci - Dorsal fin.
- Solungaç kapağının kemiksi arka sınırı (kenarı) ? Posterior bony edge of operculum.
- Solungaç kapağı çentiği ? Gill-cover notch.
- Solungaç kapağı zarımsı arka sınırı (kenarı) ? Posterior membraneous edge of gill-cover.
- Sol göğüs yüzgeci ön eklem noktası (kaidesi) Anterior point of first pectoral fin ray.
- Üst çene kemiğine ait birleşme yeri - Maxillary symphysis.
- Üst kuyruk yüzgeci yayının merkez hattına eğilmesiyle oluşan uç noktası - Distal tip of longest dorsal caudal fin.
- Yağ yüzgeci - Adipose fin.
- Yanal çizginin son pulu - Last scale of the lateral line.
 
Diğer ölçümler;
- Baş uzunluğu - Head length.
- Başın üst uzunluğu - Upper head length.
- Baştaki solungaç uzunluğu - Opercular head length.
- Birinci sırt yüzgecin ön kaide uzunluğu - Posterior dorsal fin base length.
- Boylamasına göz bebeği çapı - Longitudinal pupil diameter.
- Boylamasına göz merceği çapı - Longitudinal iris diameter.
- Burun uzunluğu - Snout length.
- Çatal boy - Fork length - Mid caudal length.
- Çene kemiğine ait kılıf uzunluğu - Maxillary sheath length.
- Çene uzunluğu - Mandibular length.
- En büyük baş uzunluğu - Greatest head length.
- Göz çukuru arkası mesafe - Postorbital diameter.
- Göz çukuru çapı - Orbit diameter.
- İkinci sırt yüzgeci mesafesi - Preposterior dorsal distance.
- Kuyruk sapına uzunluk - Length to caudal peducle.
- Makat öncesi mesafe - Preanal distance.
- Makat yüzgeci kaide uzunluğu - Anal fin base length.
- Öngöğüs mesafesi -  Prepectoral distance.
- Önkarın mesafesi - Preventral distance.
- Önsırt uzunluğu - Preanterior dorsal distance.
- Standard boy - Standar length.
- Tam boy - Total length.
 
Dikey ölçümler;
- Baş derinliği - Head depth.
- Çapraz arka derinlik - Back depth-oblique.
- Dikey göz bebeği çapı - Perpendicular pupil diameter.
- Dikey göz merceği çapı - Perpendicular iris diameter.
- En büyük derinlik - Greatest depth.
- Gözbebeği ortasından geçen hat üzerindeki derinlik - Orbital depth.
- Sırt-karın derinliği - Dorsoventral depth.
ÖLÇÜTLER [criteria] Dayanak alınan kararlar yada kurallar (standartlar).
ÖLDÜRÜCÜ DOZ [lethal dose] Öldürücü madde miktarı. Genellikle LD50 değeri olarak verilir ki bu da canlının yüzde 50'sini öldüren miktar olarak belirlenir.
ÖLÜ DENİZ [Dead Sea] 1- ® Lut Gölü.
ÖLÜDALGA [swell] Düz ve tepesiz fırtına sonrasına ait dalga. ® Ölüdeniz.
ÖLÜDENİZ [swell] Fırtına sonrası denizin devam eden çaklantılı hali. ® Ölüdalga.
ÖLÜM [mortality] Canlının yaşamının doğal ya da balıkçılık nedeniyle sona ermesi (ölmesi). Balıkçılık biyolojisinde kullanılan geleneksel tek türlü stok modelinde ölüm üç parçadan  oluşmaktadır (Z=F+M). ® F - Balıkçılık ölümü. ® M - Doğal ölüm. ® Z - Toplam ölüm.
ÖLÜM ORANI [death rate] 1- Belirli bir sürede (ay, yıl) populasyondan ya da stoktan eksilen orandır. 
ÖLÜM ORANI [mortality rate] 2- Belirli bir sürede çeşitli nedenlerle stoktan eksilen balık oranıdır (payıdır). Stoktan her yıl sayı olarak eksilenlerin oranı (sayısı) yıllık ölüm payıdır. Bunun hesaplamasının yapılabilmesi için ölümler üssi katsayılı (eksponensiyel) terimler olarak tanımlanmıştır. Böylece Nt/N0 = e-Z = e-(F+M). Burada Nt/N0 = Yaşam payı (geride kalanların payı), M = doğal ölüm payı, F = Balıkçılık nedeniyle ölümlerin payı ve Z = Toplam ölüm payıdır.
ÖLÜM ORANLARI VE İDARE [mortality rates and regulation] Ölümler karada olduğu gibi deniz ortamında da çok çeşitlidir. Ölüm oranlarının bilinmesi bir poplasyondaki balık bolluğunun tahmin edilmesi ile hasat stratejileri ve yumurtlayan stok potansiyelinin bilinmesinde önemli rol oynar. Balık bolluğu, stoktaki birey sayısını artıran (üreme) ve azaltan (ölüm) etmenler arasındaki bir dengedir. Doğumlar ölümlerden fazlaysa stoktaki birey sayısı artar ya da tersi olur. Stoktaki kararlılık (stabilite) stoka katılan yeni bireylerin ölümle yitirilenlerin sayısını karşılaması halinde oluşur.  Balıkçılığı düzenleyen organlar (balıkçılık idarecileri) ancak balıkçılıktan gelen ölümleri avlanabilecek balık boyunu değiştirerek kontrol edebilirler. Balıkçılık ölümü dolaylı yoldan ağ göz genişiliğinin düzenlenmesiyle kontrol edilebilir. Doğrudan kontrol ise toplam av ya da tekne başına kota ve güç sınırlamasıyla olur. Doğaldırki yeni kuşağın sayısal büyüklüğü ana-baba bolluğuyla ilgilidir. Bu da idarece düzenlemelerle ayarlanabilir. Ölüm denizde de her yaş ya da gelişme evresinde vardır. Yalnız ölüm oranları evrelere göre değişmektedir. Ölümler yumurta ve kurtçuk evresinde çok yüksektir. Kurtçuk evresinden genç balık aşamasına geçiş sürecinde ölüm oranı daha azdır. Genç balıklar açlık, yırtıcılar ya da hastalık nedeniyle ölebilirler. Eğer balık birinci yılda ölmez ve yaşayabilirse ölüm oranı inanılmayacak düzeyde azalır. Balığın ikinci ve sonraki yaşlarında ölmesine asıl neden olan ise balıkçılıktır. Bunu kirlilik ölümleri izler. Burada da gençler yaşlılara göre daha hassastırlar ve yaşamlarını kaybederler. Ölüm nedenleri bilinirse geleceğe yönelik bolluk değişmelerini tahmin etmek ve buna göre düzenleyici önlem almak (ağ göz genişliğini değiştirmek, av yasağı uygulamak, belirli alanları avcılığa kapatmak, kota vb) mümkün olabilir. Bir stokun hangi oranda hasat edildiğini belirlemek bir yıllığın (tertibin) bolluğunun zaman içerisindeki (birbirini izleyen yıllardaki) azalma hızından hesaplanabilir. Toplam ölüm doğal ölümler ile balıkçılık ölümlerinin toplamıdır. Balıkçılık ölümleri idarece tek kontrol edilen değişken olduğuna göre çaba yani her yaş grubuna etki eden balıkçılık ölümünün (F) ayarlanması ve kontrolü kaçınılmazdır.
ÖLÜMCÜL DOZ-50 [lethal dose?50] Belirli bir sürede denek balıkların %50?sinin ölümüne yol açan zehirleyici madde miktarı.
ÖLÜNOKTA [dead spot] Akvakültürde deveranın (su karışımının) çok az olup oksijensizliğin geliştiği yer, alan.
ÖLÜSU [dead water] Hareket etmeyen su kütlesi.
ÖMÜR [lifespan] Balıkçılığın olmadığı durumda bir tür, tertip, stok ya da populasyon için beklenen en yüksek ortalama yaş. Ortalama ömür en yüksek yaştan daha küçüktür. Fakat yanlış olarak en yüksek yaş anlamında da kullanılmaktadır. Stok tespiti modellerinde Tmax olarak kısaltılır.
ÖN İÇGÖÇER [pre-recruit] İçgöç yaşına ulaşmamış balık.
ÖN YUMURTLAMA [pre-spawning] Yumurtlama öncesi dönemle ilgili.
ÖNBEYİN [forebrain] Gelişmekte olan beynin ön kısmı.
ÖNDENSOLUNGAÇLILAR [Prosobranchia, prosobranches] Solungaçları kalbin önünde olan karındanbacaklıları (Gastropoda) kapsar. Deniz ve kara salyangoz-larının önemli bir kısmı öndensolungaçlıdır. Manto boşluğu, solungaç ve anus kalbin önündedir. Çoğunluk eşeylidir ve çapraz döllemeyi geliştirmiştir. Karından-bacaklıların taksonomisi ve evrimsel durumları son yıllarda hızla değişmektedir.
ÖNEMLİ FIRTINALAR [important storms] ® Fırtınalı günler.
ÖNEMLİ YAŞAMALAN [crucial habitat] Yılın belirli mevsiminde (örneğin üreme döneminde) balık populasyonlarının yaşayabilmelerinin temelini oluşturan alandır.
ÖNERME [hypothesis] Bir ya da bir seri olay için belirli bir tabana oturtulan beyan, düşünce, yanlışlanabilir görüş. Hipotez.
ÖNFİLTRE [prefilter] Biyolojik olabilecek asıl filtrenin tıkanarak etkinliğinin azalmasını önlemek için önüne konulan filtre.
ÖNGÖĞÜS [prothorax] Böceklerde göğsün ilk bölmesi, göğsün ilk kısmı.   
ÖN-İŞBİRLİKÇİLİK [protocooperation] Her iki türün de yarar gördüğü fakat şart olmayan-koşulsuz ilişki (+ +). Örnek; Bazı balık türleri diğer balıkların (yırtıcıların) üstündeki parazitleri temizler ki yırtıcı buna göz yumar. Büyük deniz memelilerinin dışparazitlerini temizleyen kuşlarda ilginç bir diğer örnektir.
ÖNJÜVENİL [prejuvenile] Erin birey vücut şeklini almamış genç (çocuksu) balık.
ÖNLARVA [prolarva] Hala yumurta sarısını taşıyan kurtçuk.
ÖNMİDE [foregut] Daha sonra yemek borusu ve midenin oluştuğu kurtçuk aşamasındaki midenin ön kısmı.
ÖPELAJİK [eupelagic] Tabandan uzak açık su organizmaları.
ÖRDEK BALIĞI [?] ® Diplecogaster bimaculata euxinica.
ÖRDEK BALIĞI [blunt-snouted clingfish] ® Gouania wildenowi.
ÖRDEK BALIĞI [connemarra clingfish] ® Lepadogaster candolii.
ÖRDEK BALIĞI [cornish sucker] ® Lepadogaster purpurea.
ÖRDEK BALIĞI [cuckoo wrasse] ® Labrus mixtus.
ÖRDEK BALIĞI [shore clingfish] ® Lepadogaster lepadogaster.
ÖRİ (önek) [eury] Geniş.
ÖRİBARİK [eurybaric] Basınca ve derinlik değişmesine dayanıklı.
ÖRİBATİK [eurybathic] Geniş bir derinlik aralığına tahammüllü.
ÖRİBENTİK [eurybenthic] Geniş bir derinlik aralığında (denizen farklı derinlik-lerinde) yaşayan.
ÖRİFAJ [europhage] Farklı besin maddelerinden yararlanan organizmalar.
ÖRİFAJ [eurypagous] Herşey yiyebilen.
ÖRİHALİN [euryhaline, eurysaline] 1- Geniş tuzluluk aralığına dayanıklı.
ÖRİHALİN [euryhaline, eurysaline] 2- Tuzluluğa ve değişmesine dayanıklı türlere verilen ad.
ÖRİSALİN [eurysaline] ® Örihalin.
ÖRİTERM [eurytherme] Geniş sıcaklık aralığında yaşayan canlılar.
ÖRİTERM [eurythermic] Değişik sıcaklıklarda yaşayabilen.
ÖRİTERMAL [eurythermal] Geniş sıcaklık aralığına dayanıklı.
ÖRİTERMİK [eurythermic] Geniş sıcaklık aralığına dayanıklı ya da geniş sıcaklık aralığında yaşayan.
ÖRİTROPİKAL [eurytropical] Tropik bölgelerde olan.
ÖRNEK [sample] 1- Belirli bir yerden alınan su, canlı, taban malzemesidir. Örnek ne kadar çok ve bol olursa buna dayalı oluşturulacak sonuç da o denli doğadaki duruma yakın yani kısaca güvenilir olur. Ancak belirli bir noktadan sonra örnek sayısını artırmak güvenirliği aynı oranda artırmayacağı gibi aşırı çaba, ve giderin harcanmasına yol açar. Bu nedenle istenen istatistiki güvenirliği sağlayan sayının üstünde örnek alınmasından kaçınılmalı fakat gereken sayıda da örnek alınmalıdır.
ÖRNEK [sample] 2- Bir balık stokunun, stoku temsil edecek düzeydeki bir kısmının ya da bir parçasının araştırma amacıyla alınmasıdır. Alınan örnek miktarı ya da sayısı ne kadar çoksa bu örnekten elde edilecek bilginin güvenirliği de o ölçüde yüksektir.
ÖRNEK [specimen] 3- Bilimsel örnekteki birey.
ÖRNEKLEME [sampling] 1- Saha çalışmalarında ilgi duyulan ögenin bir kısmının alınması, ölçülmesi vb. ® Tabakalandırılmış örnekleme. ® Tabakalandırılmamış örnekleme. ® Olasılıkları büyüklüğe oranlanmış örnekleme.
ÖRNEKLEME [sampling] 2- Temelde sahadan örnek alma çalışması.
ÖRNEKLEME TARİHİ [date of collection] Saha örneğinin alındığı günün takvimdeki yeri (tarih).
ÖRTÜ [cover] Balığa sığınma (korunma) alanı oluşturmak için suya konulan doğal (yaban otu, taş, kaya, ağaç kökü vb) malzeme.
ÖTROFİK [eutrophic] Besin tuzlarınca zengin su bölgesi, alanı.
ÖTROFİKASYON [eutrophication] Aşırı gübrelenme. Ortamın besin tuzlarıyla (nutrients, PO4, NO3 vs) aşırı yüklenmesi.
ÖY (önek) [eu] İyi, dengeli anlamındandır.
ÖYABİSAL [euabyssal] 4000 m?den derindeki su.
ÖYRİFAG [eurypagous] ® Örifaj.
ÖYRİTERM [eurythermic] ® Öriterm.
ÖZ KÖPEKBALIĞI [smooth-hound] ® Mustelus mustelus.
ÖZARITIM [self-purification] Kendi kendini temizleme. Kirleticilerle yüklenmiş bir suyun kendisini doğal temizlemesi.
ÖZBESLENEN [autotrophic] Besinini fotosentez yoluyla kendi üreten.
ÖZBESLENME [autotrophy] Besinini fotosentezle kendisinin üretebilmesi.
ÖZGÖREV [mission] Kişi ya da kurumun özel ve asıl görevi.
ÖZGÜL BÜYÜME ORANI [specific growth rate] Akvakültürde belirli bir süre sonra üretimi tahmin etmede kullanılan terim. Özgül büyüme oranı = (Hasat ağırlığı-Stoklama ağırlığı)/Üretim periyodu x 100.
ÖZGÜL YERÇEKİMİ [specific gravity] Madde yoğunluğunun su yoğunluğuna oranını gösteren kavram.
ÖZKEDİBALIĞIGİLLER [Rajidae, rays, sakates] ® Tırpanagiller.
ÖZOFAGUS [oesophagus, oesophagus] ® Yemek borusu.
ÖZÜMLEME [assimilation] Besinlerin sıvı ya da katı vücut malzemesine dönüştürül-mesi. Besinler bunun için sindirilir ve soğurulur. Kısaca besinin kullanım (yeni madde üretimi) için vücuda geçmesidir.
ÖZÜMLEME KAPASİTESİ [assimilation capacity] Bir su kütlesinin mevcut yapısını sürdürülebileceği düzeyde (örneğin gübre, kirletici, atık su vb ile) yüklenebilme yeteneği.
ÖZÜMSEME [assimilation] ® Özümleme.
ÖZÜMSEME ETKİNLİĞİ [assimilation efficiency] Organizmanın aldığı besini vücut ağırlığına çevirme hızıdır.
 
 
 

Yukarı