Deniz Biyolojik Terimleri -H

H [son güncelleme 09 Temmuz 2008]

ha (abrev.) [hektar] ® Hectare.

HABITAT [yaşamalan, habitat] Canlı ya da canlıların yaşadığı yer. ® Biotope (biyotop).

HABITAT IMPROVEMENT [yaşamalan islahı] Balıkçılık idaresinde balıklara daha iyi yaşama olanağı sağlamak için canlının yaşadığı alanda yapılan iyileştirme (merdivenleme, yapay resif, yapay üreme alanı, dinlenmek için kuytu bölümler oluşturma) çalışmaları.

HADAL [hadal] Deniz ve okyanslarda 6000 metreden derin olana ait anlamındadır.

HADAL PELAGIC [hadar yüzücü, hadal-pelajik] ® Hadopelagic (hado-yüzücü).  

HADAL ZONE [hadal kuşak] Okyanusların 6000-<metricconverter productid="7000 metre" w:st="on">7000 metre</metricconverter> derinlikten sonra gelen kuşağı.

HADOBENTHIC [hado-tabancıl, hado-bentik] 6000 metreden derin okyanus tabanı.

HADOPELAGIC [hado-yüzücü, hado-pelajik] 6000 metreden derin su tabakası.

HAECKEL [Ernst Haeckel] ® Ernst Haeckel.

HAEM- (prefix) [hem-] Kan. Örnek; hemoglobin (haemoglobin)-kanda olup solunum-da kullanılan boya maddesi.

HAEMAL ARCH [hemal yay] Sırt atardamarı ve kuyruk toplardamarını içine alan yay.

<place w:st="on"><placename w:st="on">HAEMAL</placename> <placetype w:st="on">CANAL</placetype></place> [hemal kanal] İçinden sırt atardamarı ve kuyruk toplardamarının geçtiği, hemal yayların oluşturduğu tüp.

HAEMAL SPINE [hemal diken] Hemal yayın alt tarafından (omurdan) aşağıya doğru dikensi uzantı.

HAEMAL VERTEBRA [hemal omur] Hemal dikeni olan omur.

HAEMATOPHAGOUS [<state w:st="on">kan</state> yiyen, hematofajik] <place w:st="on"><state w:st="on">Kan</state></place> ile beslenen. Örnek; taşemen, Petromyzon.

HAEMATOPHAGY [hematofaj] Canlı hayvan kanıyla beslenen.

HAEMATOTHERMAL [sıcak kanlı, homoitermal, homoiyoterm] ® Homoiothermal (sıcak kanlı).

HAEMATOTHERMAL [sıcak kanlı] ® Warm-blooded.

HAEMOCYANINE [hemosiyanin] Yeşilimsi mavi boya maddesi. Yumuşakçaların kanında O2 alınması ile CO2?in atılmasında taşıyıcılık yapan bakır (Cu) çekirdekli madde. 

HAEMOGLOBINE [hemoglobin] Omurgalıların kanında bulunan ve O2 alınması ile CO2?in  atılmasında taşıyıcılık yapan demir (Fe) çekirdekli madde. 

HAGFISH [?] 1- ® Myxinidae. ® Myxine glutinosa.

HAGFISH [çenesizler] 2- ® Agnatha.

HAGFISHES [okbalığıgiller] ® Myxinidae.

HAIFA GROUPER [orfoz, pörtlek] ® Epinephelus haifensis.

HAIR CELL [saç göze, saç hücre] Mekanik algılayıcı kılları olan göze (hücre). Titreşim ve basınç kılların sinir hücrelerine elektrik sinyali göndermelerine neden olur. Kılların bir yönde eğilmesi elektrik boşalmasına neden olurken aksi yöne eğilme verilen elektrik uyarısının azalmasına neden olur. Saç göze bu şekilde uyarı yönünü belirler. Saç gözeleri (hücreleri) içkulakta ve balıkların yanal çizgisinde bulunur.

HALCOCLINE [halkoklin] Tuzluluğun ani değiştiği kuşak.

HALF SPENT FISH [kısmi yumurtlamış] ® Partially spawned fish.

HALF-LIFE [yarılanma ömrü] Radyoaktif maddelerin atomlarının yarısının parçalanma süresi. Bu terim kirleticiler ve tarım ilaçları için de kullanılmaktadır.

HALF-NAKED HATCHETFISH [gümüşbalta balığı] ® Argyropelecus hemigymnus.

HALF-SMOOTH GOLDEN PUFFERFISH [balon balığı] ® Lagocephalus spadiceus.

HALINE [halin] Tuzlu ya da tuz miktarıyla ilgili.

HALIOPLANKTON [halioplankton] Tuzlusu planktonu.

HALO- [halo-] Tuz, tuzlu. Örnek; halofil (halophilous)-tuzlu ortamı seven canlı.

HALOBENTHOS [halobentos] Deniz tabanındaki hayvansal (fauna) ve bitkisel (flora) varlıklar.

HALOCLINE [haloklin] Deniz suyunda farklı iki tuzluluk tabakası arasında tuzluluğun hızlı değiştiği bölge. 

HALOGEN [halojen] Tuzyapar.

HALOLIMNIC [halolimnik] Tatlısuda yaşamaya uyum sağlamış deniz canlıları.

HALOPHILOUS [tuzsever, halofil] Tuzlu ortamı seven tercih <place w:st="on"><city w:st="on">eden</city></place>.  

HAMMERHEAD [çekiçbalığıgiller] ® Sphyrnidae.

HAMMERHEAD SHARKS [çekiçbalığıgiller] ® Sphyrnidae.

HAND FEEDING [elle besleme] Akvakültürde bir balığın doğru mikarda besin aldığını belirlemede kullanılan teknik.

HAND FISHING [elle avcılık] 1- Balığı el ya da ayakla toplamak, almak.

HAND FISHING [elle avcılık] 2- Bulanık suda balığı elle tutmak, avlamak.

HAND GEAR [el donanımı] Irgat benzeri aygıtların elle de çalıştırılabilmesi için konulmuş donanım.

HAND LEAD [el iskandili] Teknelerde elle derinlik ölçmede kullanılan ucunda yaklaşık <metricconverter productid="5 kg" w:st="on">5 kg</metricconverter> ağırlık bulunan ince ip ya da uygun misina.

HAND LIFT-NET [kepçe] Bir yere bağlı olmayan ve kol gücüyle kullanılan bir cins kepçe yapılı av aracı.

HAND PICKING [elle toplama] Gel-git alanındaki çukurlarda kalan balıkların elle alınması.

HAND STEERING [el dümeni] Elle basılan, basılabilen dümen.

HAND STRIPPING [sağmak] Yetiştiricilik amacıyla ve yapay döl almak için olgunlaşmış (kızgın) balığın karnının hafifçe sıvazlanmasıyla yumurta ve atmığın boşaltılması. 

HANDBOOK [el kitabı] Canlıların sınıflandırılması vb amacı olmayan fakat sahada canlıları tanımlamak için kullanılan kitap. 

HAND-HELD SCALE [el terazisi, seyyar manav terazisi] Hassas olmayan ve fakat balığın ağırlığını sahada ölçmeye yarıyan alet.

HANDLING [işleme] Balığın büyütme, hasat etme, işleme, paketleme, saklama, taşıma, dağıtma, pazarlama ve satış işleri.

HANDSPIKE [manivela] Ağır malzemenin bir tarafını kaldırmak için kullanılan bir cins kama.

HAPLO- (prefix) [haplo-] Basit, tek. Örnek; haploid. Eşeysel hücredeki tipik kromozom sayısı.

HAPLOMI (ESOCIFORMES) [tekomuzlular] Işınlıyüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Protacanthopterygii üsttakımı, Esociformes takımındaki Esocidae ve Umbridae ailelerini kapsar. Takım her ailede 5 türden toplam 10 türü barındırır.

HARBOUR [liman] 1- Deniz araçları için yanaşma yerleri olan korunaklı yapılar. ® Fishing harbour (barınak).

HARBOUR [liman] 2- Fırtınada deniz araçlarının sığınabileceği küçük iç koy ve körfezler.

HARD BOTTOM [sert taban] Irmak, göl, deniz tabanının kayalık, kaba çakıllı, kumlu killi kısaca sert olması.

HARD OVER [alabanda] Dümenin olabildiğince bir tarafa basılması (kırılması).

HARD RELEASE [sert salma] Stoku desteklemek vb amaçla yeni ortama uyum sağlanmadan balıkların bir yerden taşınarak ilgi yere, alana salıverilmesi. ® Soft release (yumuşak salma).

HARD STONE [sert taş] Otolit. Balıkların kulakkapsüllerindaki biyolojik kökenli kasiyum karbonat (CaCO3) olan aragonite kristallerinden oluşan sert yapı. 

HARD WATER [sert su] İçerisinde çok yüksek miktrada çözünmüş kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) ihtiva <place w:st="on"><city w:st="on">eden</city></place> su.

HARDNESS [sertlik] 1- Sudaki kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) iyonlarının toplam miktarı.

HARDNESS [sertlik] 2- Sudaki kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) iyonlarının konsantrasyonunun ppm ya da mg/l CaCO3eşdeğeri olarak verilmesidir. Yumuşak sular 0-17; hafif sert sular 18-60; orta sertlikte sular 61-120; sert sular 121-180 ve çok sert sular 181< ppm ya da mg/l olarak sınıflandırılır. Farklı ülkeler farklı derecelendirme kullanmaktadır. İngiliz (clark) sertilik derecesi 14.3 ppm CaCO3; Amerikan sertlik derecesi 17.1 ppm CaCO3 ve Fransız sertlik derecesi 10.0 ppm CaCO3 iken Alman sertlik derecesi 17.9 ppm CaO?tir.

HARDYHEAD SILVERSIDE [gümüş balığı] ® Atherinomorus lacunosus.

HAREM [harem] Erkek balığın, üzerlerinde baskınlığını sürdürdüğü dişi balıklar.

HARMFUL [zararlı] ® Detrimental.

HARPOON [zıpkın] Bir ucunda gerekli uzunlukta ip bağlanmış olan uzunca bir sopanın diğer ucunda testere dişli sivri demir olan ve elle ya da top benzeri bir düzenekle nişan alınarak balığa saplanan bir cins yaralayıcı ve öldürücü av aracı. 

HARROW [tırmık] ® Rake.

HARVEST [hasat] 1- Belirli bir süreçte avlanan balıkların toplam sayısı ya da ağırlığıdır. Tüketim hasadı.

HARVEST [hasat] 2- Akvakültürde pazar boyuna ulaşmış balıkların havuzdan alınmasıdır.

HARVEST CONTROL [hasat kontrolü] Stoktan, doğru oranda balığın yumurtlayabilmesini (uygulanan avcılıktan kurtulabilmesini) sağlayan, mesleki ve sportif balıkçılığın uyması gereken düzenleme(ler).

HARVESTING CAPACITY [hasat kapasitesi] Balıkçılık filosunun hasat kapasitesidir. Genellikle makine gücü, tonaj, tekne büyüklüğü ve istihap haddi olarak verilir.

HATCH [kuluçka] Embriyonun yumurtadan çıkması.

HATCH BOX [kuluçka kabı] Az sayıdaki balık yumurtasının kuluçkaya alındığı kap.  

HATCH COVER [ambar kapağı] Ambarı kapatan sağlam ağır kapak.

HATCH MARK [kuluçka halkası, kuluçka markası] Kurtçuk yumurtadan çıktığında otoliti üzerinde oluşan halka.

HATCHERY [kuluçkahane, haçeri] Balık yumurta ve kurtçuklarından genç balıkların  elde edildiği kapalı ya da yarı kapalı üretim yeri.

HATCHERY TRAY [kuluçka kasası] Balık yumurtalarının kuluçkaya alındığı   dikdörtgen şeklinde içinden bolca su geçirilen, kasa tabanının biraz üstünde süzgeçli ara tabanı olan yapay kasa.

HATCHING POND [kuluçka havuzu] Balık yumurtalarının kuluçkaya alındığı havuz.

HAUL [çekim] 1- Bir ağ ya da av aracını çekmek.

HAUL [çekim] 2- Tek ağ çekiminde elde edilen av miktarı.

HAUL [çekim] 3- Tek ağ çekimi.

HAUL SEINE [ığrıp] ® Beach seine.

HAULING LINE (MESSENGER, BOLO LINE) [el incesi] Yanaşma ya da aborda işlemlerinde bağlama halatlarını aktarmada kullanılan ucunda ağırlık bağlı ince sicim. 

HAWSER [çımacı, palamarcı] İskelelerde gemilerin hareket ya da yanaşmasında halat ucu uzatan, tutan, bağlayan, çözen kişi.

HAWSER [palamar] ® Warp.

HAZARDOUS SUBSTANCES [tehlikeli maddeler] İnsan sağlığı ve çevre için tehlikeli olan, hastalık ya da ölüme yol açabilen maddeler.

HEAD [baş] 1- Balığın solungaç kapağı (operculum) ve zarı dahil gövdeye bağlandığı kısma kadar olan kellesi. Balıkların ensesi olmadığından baş doğrudan gövdeye bağlıdır.

HEAD [baş, pruva] 2- Geminin ön kısmı. ® Bow.

HEAD CANAL (OCCIPITAL CANAL, SUPRATEMPORAL CANAL) [baş kanalı, okupital kanal] Balığın başında yanal çizgiyle birleşen,yanal çizginin baştaki uzantısı.

HEAD CANALS [baş kanalı] Balığın başında yanal çizgiyle birleşen, yanal çizginin baştaki uzantısı.

HEAD LENGTH [baş boyu] Başın ön uç kısmından solungaç kapağının etsi ya da kemiksi kenarına kadar olan mesafe. Cyclostomata ve Elasmobranchii?de birinci yüzgeç yarığına kadar olan mesafe.

HEAD LINE [mantar yaka] ® Corkline.

HEAD ROPE (HEADLINE) [üsthalat] Trol ve gırgır tipi ağlarda kanatlar dahil ağ kısmı ile yüzdürücülerin bağlandığı halat.Mantaryaka halatı.

HEAD SPINES [baş dikenleri] İskorpitgiller (Scorpaenidae) ailesi fertlerinin başında bulunan dikenler. Başın her iki tarafında önden arkaya doğrudurlar. Farklı isimlerle anılırlar. Örnek; burundaki (nasal), gözün önüdeki (preokular), göz üstündeki (supraocular), göz arkasındaki (postocular), kulak hizasındaki (tympanic), başın üst kısmındaki (coronal) diken olarak adlandırılır.

HEAD WIDTH [baş genişliği] Solungaç kapakları normal durumda iken başın iki tarafında ölçülen en büyük mesafe.

HEADED [başsız] Satış ya da diğer işlemler için başı kesilmiş ya da kopartılmış balık.

HEADED AND GUTTED [başsız ve içorgansız] Bir nedenle, örneğin dondurmak amacıyla başı kesilmiş ve içorganları çıkartılmış balık.

HEADLINE [üsthalat] ® Head rope.

HEALTHY STOCK [sağlıklı stok] Üretim düzeyi yaşamalanıyla uyumlu olup hayatta kalması değişiklikler çerçevesinde devam eden stok.

HEART [kalp] 1- Balıkların kanını pompalayan organ. Balıklarda kalp şu parçalardan oluşur: sinus venosus sağ ve sol toplardamardan gelen kanı toplar, atrium kulakçık olup tek ve büyüktür, ventricle karıncık olup kalın ve kaslıdır ve atardamara açılır, bulbus arteriosis atardamarın genişlemiş başlangıç kısmı olup atmaz (kemikli bl), conus arteriosis kıkırdaklı balıklarda atabilme yeteneği olan atardamar başlangıcıdır.

HEART [kalp] 2- İki kanadı olan tuzağın kalp şeklindeki kısmı. Balıklar bu kısımda tutuklanır.

HEAVE [vira] Irgat, vinç vb?nin sarma, kaldırma yönününde kullanılması için verilen komut (vira, vira böyle). ® Houling.

HEAVY METAL(S) [ağır metal(ler)] Civa, kurşun, kadmiyum ve çinko gibi atom ağırlıkları yüksek ve canlılarda birikmeleri nedeniyle de tehlikeli özellikleri olan metallerdir.

HECTARE [hektar] Onbin metrekare (<metricconverter productid="10.000 m2" w:st="on">10.000 m2</metricconverter>).

HECTO- (prefix) [hekto-] Yüz (100).

HECTOCOTYLUS [hektokotil] Özel anlamda erkekten atmık keselerini aldıktan sonra ayrılarak dişiye üreme amacıyla yapışan koldur. 

HECTOLITER [hektolitre] 100 litrelik ölçü.

HECTOMETER [hektometre] 100 metrelik ölçü.

HEDGE [çit] Saz, çubuk vb?den yapılmış balıkları tuzağa yönlendiren perde.

HEIGHT [ağız yüksekliği] ® Fishing height.

HEINCKE'S LAW [Heincke kuralı] Kısaca, büyük balıklar derinde bulunur.

HELD WATER [siya] Tekneyi kürek çekerek geriye hareket ettirmek için verilen emir (siya böyle).

HELI- (prefix) [heli-] Güneş. Örnek; heliofil (heliophilous)-ışıksever. Işıkta yaşamaya uyum sağlamış bitki.

HELICOLENUS DACTYLOPTERUS DACTYLOPTERUS (BLACKBELLY ROSEFISH) [derinsu iskorpiti] Derintabansaldır (batidemersaldır). 50-<metricconverter productid="1100 m" w:st="on">1100 m</metricconverter> derinliklerde rastlanır. Boyu TL=47 cm ve ağırlığı <metricconverter productid="1.5 kg" w:st="on">1.5 kg</metricconverter> olabilir. 3+ yıl yaşayabilir. Ticari balıkçılığı vardır. Kıta sahanlığında ve sahanlık üst yamacında yumuşak tabanda bulunur. Kurtçuk (larva) ve genç bireyleri yüzücüdür (pelajiktir). Ağı (zehir) taşır ve tehlikelidir.

HELIOPHILOUS [güneşsever, ışıksever, heliofil] Işıksever. Işıkta yaşamaya uyum sağlamış bitki.

HELIOTROPIC [fototropizm] ® Phototropic.

HELIX [sarmal, heliks] Sarmal eğri.

HELOPHILOUS [bataklıksever, helofil] Bataklığı tercih eden.

HEMI- (prefix) [hemi-] Yarım. Örnek; hemimetamorfoz (hemimetamorphosis)-yarım kalmış başkalaşma.

HEMICHORDATA (?) [yarımkordalılar] İkincilağızlılar (Deuterostomia) süperkabi-lesinin bir kabilesidir. Enteropneusta, Pterobranchia, Planctosphaeroidea sınıflarını kapsar. Vücutları solucan şeklindedir. Kordalıların kardeş grubu olarak kabul edilir. Kabilede 100 kadar yaşayan tür bulunmaktadır. Sınıflandırmaları henüz kesinleş-memiştir.

HEMICLONAL [hemi-klon] Bir kalıtsal malzemenin önce değişmeden fakat sonra diğeriyle değiştirilerek kuşaklar arasında aktarılmasını belirtir. Örnek: Poeciliidae ailesinden Poeciliopsis monacha ve Poeciliopsis lucida önce hepsi dişi olan Poeciliopsis monacha-lucida adlı hybrid kuşağı üretirler. Bu hybrid monacha kalıtsal malzemesine sahip haploid yumurtalar üretir. Lucida?ya ait kalıtsal malzeme dışlanır. Bu tek cinsiyetli balık erkek lucida ile çiftleştiğinde lucida atmığı yumurtaya katılır ve bu kezmonacha ve yeni lucida kalıtsal malzemesi oluşturulur.

HEMIPLANKTON [hemiplankton] Yaşam döngüsünün yalnız bir kısmını plankton olarak geçiren organizma.

HEMIRAMPHUS FAR (BLACKBARRED HALFBEAK) [yarımgaga balığı, çomak balığı] Göçmen değildir. Tatlısu, acısu ve denizde kıyı sularında bulunur. Boyu TL=45 cm olabilir. Balıkçılığı vardır. Sürü oluşturur. Eti lezzetlidir. Hint Okyanusu kökenlidir.

HENSEN [Hensen] ® Victor Hensen.

HENSEN NET [Hensen ağı] Balık yumurta ve larvalarının (ihtiyoplankton) toplanmasında kullanılan huni şeklinde, ağzı daralan kasnak hunili, dar gözlü (~300-500m) ağ.

HEPAT- (prefix) [hepat-] ® Hepato. 

HEPATO- (prefix) [hepato-] Karaciğerle ilgili.

HEPATOSOMATIC INDEX (HIS) [hepatosomatik gösterge, hepatosomatik indeks] Vücut ağırlığının yüzdesi olarak karaciğer ağırlığı.

HEPTRANCHIAS PERLO (SHARPNOSE SEVENGILL SHARK) [yedi-yarıklı balık, yediyarıklıcanavar, öküz balığı, boz camgöz]TL=137-<metricconverter productid="140 cm" w:st="on">140 cm</metricconverter> olabilen ve 0-<metricconverter productid="1000 m" w:st="on">1000 m</metricconverter> derinliklerde, çoğunlukla 100-400 metreler arasında rastlanan derin tabansal (batidemersal) balıktır. Hırçın bir balık olup eti ağılıdır (zehirlidir). Balıkçılığı önemsizdir.

HERBICIDE [bitkikıran, bitki öldürücü] Zararlı ot ve benzerini öldüren (yok eden) kimyasal.

HERBIVORE [otobur, otçul, otcu, dışbeslek, karşıberslek, herbivor] Besin kaynağı olarak bitki tüketen (heterotrof) organizma. Bitkilerle beslenen canlı.

HERBIVORE PRODUCTION [otobur üretimi, dışbeslek üretimi, karşıbeslek üretimi, herbivor üretimi] Herbivor üretimi?de denir. Dışbeslek canlılar bitkisel malzemeyi hayvansal malzemeye dönüştüren canlı makinelerdir. Belirli bir zaman aralığındaki hayvansal biyokitleye dışbeslek üretimi denir.

HERBIVOROUS [otobur, otçul, otcu, dışbeslek, karşıbeslek, herbivor] Bitkilerle beslenen hayvanlar. ® Herbivore (otobur).

HEREDITARY [kalıtsal] Ana-babdan yeni kuşağa geçebilen özellikler.

HEREDITY [kalıtım] Ana-babadan gelen özelliklerin yeni kuşağa geçmesi.

HERKLOTSICHTHYS PUNCTATUS (SPOTBACK HERRING) [benekli sardalya] Yüzücüdür (pelajiktir) ve 0-<metricconverter productid="50 m" w:st="on">50 m</metricconverter> derinliklerde rastlanır. Boyu TL=10 cm kadar olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Kıyısal sularda büyük sürüler oluşturur.

HERMAPHRODITE (MONOECIUS) [erdişi, erselik, hermafrodit] Hem erkek hem dişi gameti oluşturabilen çift eşeyli (cinsiyetli) canlı.  

HERMAPHRODITISM [erdişilik, hermafroditizm] Bireyde aynı anda yumurtalık ve erbezinin bulunması ve hem erkek hem de dişi gameti oluşturabilme yeteneğidir. Cinsiyet bezlerinin aynı anda çalışması gerekmemektedir. İşlevsel erdişilik Cyprinodontidae, Sparidae ve Serranidae ailesi fertlerinde görülmektedir. Cyprinodontidae ailesinden Rivulus marmoratus alışlagelmişin dışına çıkmakta ve önce yumurta üretmekte ve sonra döllemektedir (kendisini dölleyen erdişilik). Erdişilik balıkların dışında birçok hayvan grubunda da görülür. Örnek; yassısolucanlar, halkalısolucanlar ve kabuklular?dan Cirripedia. ® Protogyre (protogir,tezdişilik). ® Proterandry (tezerlik, protandri).

HERRING [ringa] ® Clupea harengus.

HERRING RAKE [ringa yabası] Bir sopa ucuna bağlanmış tarak gibi dişli av aracı.

HERRINGS  [hamsigiller] ® Clupeidae.

HERTZ (Hz) [Hertz (Hz)] Alman fizikçi Hertz'in adının verildiği uluslararası frekans birimidir.

HETERACANTH [heterakant] Yüzgeçlerdeki (sırt yüzgecinin) sert ışınlarının kalın-laşmış olup bakışımsız olması ve sağa ve sola eğik durması.

HETERO- (prefix) [hetero-] Diğer, farklı, başka, benzemeyen, alışılagelenden farklı. Örnek; heteromorf (heteromorphic)-birçok forma sahip.

HETEROCERCAL [heteroserk] 1- Balıklarda kuyruk yüzgecinin üst kısmının omurganın da yukarı bükülmesiyle alt kısmından daha uzun olması. Örnek; Elasmobranchii, Acipenseridae, Polyodontidae ve birçok Tükelağızlının kurtçuk evresi. Epicercal(episerk). ® Homocercal (homoserk).  ® Hypocercal (hiposerk). ® Dificercal (difiserk).

HETEROCERCAL [heteroserk] 2- Parçaları eşit olmayan (bakışımlı-simetrik olmayan) üst kısmı daha uzun, balık kuyruğu.

HETERODONT [heterodont] Aynı balıkta birden çok tipte diş bulunması. Örnek; Anarhichadidae ailesinden Heterodontus cinsi. Dignathic heterodonty = Üst ve alt çenedeki diş tiplerinin faklı olması. Monognathic heterodonty = Bir çenedeki diş tiplerinin farklı olması.

HETEROTHERMIC [soğukkanlı,  ektoterm] ® Ectotherm.

HETEROTROPH [otobur, otçul, otcu, dışbeslek, karşıbeslek, herbivor] Beslenmek ve yaşamını sürdürebilmek için dışarıdan organik besin alması gereken canlı(lar). Daha önce üretilmiş organik maddelerle beslenen organizmalar. Dışbeslekle eşanlamlı olarak karşıbeslek terimi de kullanılmaktadır.  

HETEROTROPHIC [otobur beslenen, otçul beslenen, otcu beslenen, dışbeslenen, karşıbeslenen, herbivor beslenen] Besinini daha önce oluşturulmuş organik malzemeden sağlayan. 

HETEROTYPIC SCHOOL [heterotipik sürü, heterotip sürü] Birden çok tür ve farklı boylardaki bireylerin oluşturduğu balık sürüsü.

HETEROZYGOTE [heterozigot] Aynı gen üzerinde 2 allel?e sahip organizma.

HETROTROPHY [dışbeslenme, otoburbeslenme, otçulbeslenme, otcubeslenme, karşıbeslenme, herbivor beslenme] Besinini organik maddeleden sağlama.

HEWETT RAMP [Hewet rampası] Balıkların altında barınabilecekleri ırmak enince konulmuş, tabanı dolayısiyla su seviyesini az yükselten şelalemsi rampa. Alabalık derelerinin iyileştirilmesinde kullanılır.

HEXA- (prefix) [heksa-] Altı. Örnek; heksapod (hexapod)-altıayaklı.

HEXANCHIDAE (COW SHARKS) [altıyarıklıgiller] Chondrichthyes sınıfı, Hexanchiformes takımının bir ailesidir. Heptranchias perlo, Hexanchus griseus, Hexanchus vitulus ve Notorynchus cepedianus türleri bilinmektedir.

HEXANCHUS GRISEUS (BLUNTNOSE SIXGILL SHARK) [altı-yarıklı balık, altıyarıklıcanavar, bozcamgöz balığı] Mercan resifleri kesiminde okyanusgöçerdir (okyanodromdur). TL=482 cm, ağırlığı <metricconverter productid="590 kg" w:st="on">590 kg</metricconverter> olan ve 0-<metricconverter productid="2000 m" w:st="on">2000 m</metricconverter> derinliğe kadar rastlanan, ticari balıkçılığı yapılan kıkırdaklı balıklar (Chondrichthyes) sınıfının vatozumsular ve köpek balıklarından bir balıktır. Genç bireyler kıyıya yakın, erinleri derinlerde bulunur. Gece beslenmek için yüzeye çıkar. Canlı doğurucudur (ovovivipardır). 100 kadar yavru doğurur. Eti insanlar için ağılıdır (zehirlidir). Soyu tükenme tehdidine yakın değerlendirilmektedir.

HIBERNACULUM [hibernakulum] Kış uykusunun geçirildiği yer.

HIBERNATION (WINTER SLEEP) [kış uykusu, hibernasyon] Uyuşukluk halinde kışı geçirme durumu.  Organizmanın kış uykusu hali.

HIDR- (prefix) [hydr-] Su. Örnek; hidrosefal (hydrocephalus)-su kafalı.

HIERARCHY [sıradüzen, hiyerarşi] Organizma ya da ilkelerin yukarıdan aşağıya ya da aşağıdan yukarıya işlev ya da yetki-etki şeklinde dizilmesi, sıralanması.

HIGH LATITUDES [yüksek enlemler] Kuzey ve güney yarımkürelerde 600 ile 900 enlemleri arasında kalan kuşak. Kutup bölgesi.

HIGH SEA [açık deniz] Okyanus ya da denizin açık kısmı. Genellikle kabotaj sınırının dışında kalan su kesimi. ® Open ocean. ®Open sea.

HIGH TIDE [gel] ® Gelgit.

HIGH TIDE?LOW TIDE (TIDE) [gelgit, gel-git, med-cezir] Eskiden med-cezir denirdi. Deniz ve okyanuslardaki suların zaman dizinli (periyodik) yükselme (gel) ve alçalma (git) hareketidir.

HIGHLY MIGRATORY SPECIES [uzak göçmen balıklar] Uzun mesafede göçen, münhasır hükümranlık sınırını ya da münhasır ekonomik kuşağı aşan, uluslararası sularda göçen balıklar için kullanılır. Örnek; ton balıkları, orkinoz ve kılıç balığı.

HIGH-OPENING TRAWL [yüksek ağızlı trol] Tabanda ya da tabana yakın balıklar ile su kolununda bulunan yüzücü (pelajik) balıkları da avlamada kullanılan dikey ağız açıklığı büyük olan özel dizayn sürütme ağı.

HIMANTURA UARNAK (HONEYCOMB STINGRAY) [uzun kuyruklu rina] Etrafgöçerdir (amfidromdur). Kanat genişiliği <metricconverter productid="2 m" w:st="on">2 m</metricconverter> ve ağırlığı <metricconverter productid="120 kg" w:st="on">120 kg</metricconverter> olabilir. Acısuya girer. Balıkçılığı vardır. Kumlu kıyılarda ve açıkta <metricconverter productid="50 m" w:st="on">50 m</metricconverter> derinliklere kadar bulunur. Canlı doğurucudur (ovovivipardır). Ağısı (zehiri) nedeniyle tehlikelidir.

HIPPOCAMPUS GUTTULATUS (LONG-SNOUTED SEAHORSE) [denizatı, denizaygırı balığı] Göçmen olmayan tabansaldır (demersaldır). Boyu TL=16 cm olabilir. <metricconverter productid="12 m" w:st="on">12 m</metricconverter> derinliğe kadar Zostera ya da Posidonia çayırlarında rastlanır. Soyunun durumu için veri yetersizdir.

HIPPOCAMPUS HIPPOCAMPUS (SHORT-SNOUTED SEAHORSE) [denizatı, denizaygırı balığı] Tabansal (demersal) olup göçmen değildir. Boyu TL=15 cm olabilir. <metricconverter productid="60 m" w:st="on">60 m</metricconverter> derinliğe kadar rastlanır. Balıkçılığı önemsizdir. Yosunların (alglerin) bulunduğu sığ sularda bulunur. Kışı derinde geçirir. Yumurtalar erkeğin kuyruğunun önündeki kesede kuluçkalanır. Canlı doğurucudur (ovovivipardır). Yetiştiriciliği yapılmaktadır. Soyunun durumu hakkında veri yetersizdir.

HIPPOPOTAMUS [suaygırı] ® Hippopotamus amphibious.

HIPPOPOTAMUS AMPHIBIOUS (HIPPOPOTAMUS) [suaygırı] Toynaklı memeli hayvan olup 40 yıl kadar yaşar. Yarı suculdur ve su altında 5-6 dakika kalabilir. Gece aktiftir ve sudan çıkıp karadaki otlarla beslenir. Bir gecede <metricconverter productid="66 kg" w:st="on">66 kg</metricconverter> civarında ot yiyebilir. Yüksekliği <metricconverter productid="1.4 m" w:st="on">1.4 m</metricconverter> ve ağırlığı 4.5 ton?a ulaşabilir. Köpek dişleri <metricconverter productid="72 cm" w:st="on">72 cm</metricconverter> olabilir. Ağzı çok büyük olup <metricconverter productid="1.2 m" w:st="on">1.2 m</metricconverter> açılabilir. Vücudu neredeyse tüysüzdür. Gebelik 240 gün sürer. Yılın herhangi bir gününde yeni doğan bebek 28-<metricconverter productid="50 kg" w:st="on">50 kg</metricconverter> olabilir. Doğum kıyıya yakın suda olur. Bebek yürümeden önce yüzer. Gruplar halinde yaşarlar.

HIPPOS (HORSE) [at].

HIRUDINEA (LEECHES) [sülükler] Halkalısolucanlar kabilesinin altsınıfıdır. Diğer halkalı soluncanlara bir çok yönden benzemezler. Sırt-karın yönünde yassıdırlar. Genellikle baş ve kıç emicileri olur. Çoğu tatlısuda yaşar. Birkaçı denizde bulunur. Erdişidir (hermafrodittir). Setae yoktur. Çoğunluk etobur (karnivor)asalaktır. 500 türü tanımlanmıştır. Tıpta kullanılan türleri vardır.

HIST- (prefix) [hist-] Canlılarda doku. Histoloji (histology)-Dokubilim.

HISTOGRAM [histogram] Sıklık (frekans) ve sınıf aralığının grafikle gösterilmesidir. 

HISTOLOGY [dokubilim] Dokuları inceleyen bilim dalı.

hl (abbrev.) [hl] ® Hectoliter (hektolitre).

hm (abbrev.) [hm] ® Hectometer (hektometre).

HOLARCTIC [tümkutupsal] 1- Kutup ve kuzey iklim kesimini içeren biyo-coğrafik bölge. Bölge iki kısıma ayrılmaktadır. Avrupa-Asya kısmına ?pelaearctic? ve kuzey Amerika kısmına ise ?nearctic? denmektedir.

HOLARCTIC [tümkutupsal] 2- Okyanus bilimlerinde kutup bölgesi için kullanılan terim.

HOLE BEARERS [foraminiferler] ® Foraminifera.

HOLISTIC [bütünsel] Parçaları değilde, bütünü tek bir sistem olarak gören ve ele alan yaklaşım.

HOLLOWSNOUT GRENADIER [boş-burun, fare balığı] ® Coelorhynchus coelorhynchus.

HOLO- (prefix) [holo-] Tam, bütünüyle anlamında.

HOLOCENE (RECENT) [holosen] Jeolojik çağ. Günümüzden 10 bin yıl öncesi.

HOLOCEPHALI [tümbaşlılar] Altsınıf Holocephali=Chimaera=Chimaeridae. ®  Chimaeridae (denizkedisigiller).

HOLOEPIPELAGIC [holoepipeiajik] Sürekli üstyüzücü ? üstpelajik (epipelajik) kuşakta kalan.

HOLOEURYHALINE [holoörihalin] Tatlısu, acısu ve tuzlu sularda yaşayan organizmalar.

HOLO-EURYTROPICAL [holo-öritropikal] Tropik ve alt tropik sularda bulunan.

HOLOMICTIC [holomiktik] Kış soğumasıyla suyu tamamiyle karışan göl.

HOLOPELAGIC [tümyüzücü, holopelajik] Yaşamları boyunca (ömrünün tamamını) kıyıda ya da açıkta sürekli yüzücü (pelajik) bölgede kalan organizmalar. ® Epipelagic (üstyüzücü, üstpelajik, epipelajik). ® Bathypelagic (derinyüzücü, derinpelajik, batipelajik). ® Mesopelagic (ortayüzücü, ortapelajik, mezopelajik).

HOLOPLANKTON [holoplankton] Bütün yaşam ve evrelerini plankton olarak geçiren hayvanlar.

HOLOSTEI (BONY FISHES) [tümkemikliler] Işınlıyüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfında yer alan bir ara gruptur (infrasınıf). Amiiformes ve Lepisosteiformes takımlarını (ve toplam 8 türü) kapsar. İlkel özellikler gösteren kemikli balıklardır. Kıkırdak omurgalarının üstü kemiksi tabakayla kaplıdır.

HOLOTHUROIDEA (SEA CUCUMBERS) [deniz hıyarları] Solucana benzeyen derisidikenli (Echinodermata) ailesidir. Hemen hemen tüm deniz ortamlarında bulunurlar fakat tropik sularda çeşitlilik daha yüksektir. Sığdan derinsuya kadar rastlanırlar. Bazıları <metricconverter productid="5 cm" w:st="on">5 cm</metricconverter>ya da diğerleri <metricconverter productid="20 cm" w:st="on">20 cm</metricconverter> ve büyük olanları ise <metricconverter productid="5 m" w:st="on">5 m</metricconverter> boya ulaşırlar. Birçok türü yüzebilir. Bazı türleri ise tüm yaşamlarını planktonda geçiriler. Ekonomik yönden önemlidirler. İlaç sanayiinde geniş kullanım alanları vardır. Diğer derisidikenlilerde olduğu gibi su kanalları sistemi vardır. Ağız çevresinde kolcuklar bulunur. Anüs arddadır. Altı takıma ayrılmaktadırlar.

Takım

Aile sayısı

Cins sayısı

Tür sayısı

Apodida

3

32

269

Elasipodida

5

24

141

Aspidochirotida

3

35

340

Molpadiida

4

11

95

Dendrochirotida

7

90

550

Dactylochirotida

3

7

35

HOLOZOIC NUTRITION [holozoik beslenme] Parçacık ya da sıvı haldeki besinleri alma, yutma şeklindeki beslenme. Buna fagotrofi de denmektedir.

HOME PORT [bağlama limanı] ® Port of registery.

HOME RANGE [oturma alanı] Bir canlı ya da canlı grubunun serbest hareket ettiği ve gereksinmelerini karşıladığı kesim.

HOMEO- (prefix) [homeo-] Benzeyen anlamında.

HOMEOSMOTIC [homeozmotik] Değişen çevresel koşullara rağmen vücut sıvılarını sabit ozmoz basıncında tutan balıklar. Tersi® Poikilosmotic (poikilozmotik).

HOMEOSTASIS [homeostazis] Değişen çevresel koşullara rağmen vücut sıvılarını sabit ozmoz basıncında tutan balıklar. ®Poikilosmosis (poikilozmozis). ® Homeosmotic (homeozmotik).

HOMING [evedönüm] Benzer yerler olmasına rağmen daha önce bulunulan yere dönme. Deniz alasının doğduğu ırmağa dönmesi.

HOMING RATE [evedönüm oranı] Ana-babalarının yumurtladıkları yere (ırmağa) dönenlerin oranı.

HOMO- (prefix) [homo-] Benzer, aynı. Örnek; homodont (homodont)-bütün dişleri aynı, benzer olan.

HOMOCERCAL [homoserk] Kuyruk yüzgecinin alt ve üst kısımlarının birbirinin aynı ya da benzeri olması. Bakışımlı (simetrik) kuyruk yüzgeci yapısı. Epicercal (episerk). ® Heterocercal (heteroserk). ® Hypocercal (hiposerk). ® Dificercal (difiserk).

HOMODONT [homodont] Benzer dişli.

HOMOEOTHERMIC (IDIOTHERMOUS) [homoiotermik] Vücudunun iç sıcaklığını çevre-sine göre (genellikle daha yüksek ve) sabit tutan canlılar. Örnek; ton balıklarının kaslarını çalıştırmaları sonucu vücut sıcaklıkları yükselir. Sıcaklığı yüzeye yakın damar sistemi ve yüzey/hacim oranıyla düzenlerler.

HOMOGENOUS [türdeş] Tektip, tekbiçim, eşit.

HOMOIOTHERM [homoiterm] İç vücut sıcaklığını sabit tutan organizmalar.

HOMOIOTHERMAL (HAEMATOTHERMAL, WARM BLOODED) [sıcak kanlı, homoitermal homoiyoterm] Vücut sıcaklıkları sabit olan ve ortam sıcaklığıyla değişmeyen canlılar.

HOMOIOTHERMAL [sıcak kanlı] ® Warm-blooded.

HOMOLECITHAL (ISOLECITHAL) [homolesital] Eşit dağılmış yumurta sarısı olan yumurta. ® Isolecithal (izolesital).

HOMOLOGY [homoloji] Yakın akrabalıktan gelen karekter benzerliği. Ortak evrimsel kaynak. Örnek; balıklardaki göğüs yüzgeçleri insanların kollarıyla aynı kökten (kaynaktan) gelmektedir.

HOMOPTERYGIUM (OMOPTERYGIUM) [göğüs yüzgeci] ® Pectoral fin.

HOMOTYPIC SCHOOL [homotipik sürü] Bir türden olup benzer büyüklükteki bireylerin oluşturduğu balık sürüsü.

HONEYCOMB STINGRAY [uzun kuyruklu rina] ® Himantura uarnak.

HOOK [iğne] Oltaların ucuna takılan küçük, takılınca (yutulunca) çıkmayan çengel. Bu tür iğneler kullanım şekillerine göre farklılıklar gösterir ve düz, eğri, çapraz, çarpık, çatal, uzun, küt, ikili, üçlü, halkalı, delikli, sinek, hırsız ve piç iğneler diye anılırlar.

HOPLOSTETHUS MEDITERRANEUS MEDITERRANEUS (MEDITERRANEAN SLIME-HEAD) [kütük balığı] Taban üstünde yüzücüdür (tabanyüzücü-bentopelajiktir). Çamurlu tabanda da bulunabilir. 100-<metricconverter productid="1175 m" w:st="on">1175 m</metricconverter> derinliklerde rastlanır. Boyu TL=50 cm kadar olabilir. Balıkçılığı yoktur.

HORIZON [ufuk] Deniz ile atmosferin birleşmiş gibi göründüğü hat.

HORIZONTAL [yatay] Dikey ile 900?lik açı yapan yönü belirtir.

HORIZONTAL TRANSMISSION [yatay aktarma] Hastalığın bir balıktan diğerine temasla ya da çevreden geçmesi.

HORNED PIKE [turna balığı] ® Esox lucius.

HORNY CAPSULE [dikenli kese] Vatozgiller?de (Rajidae) yumurta kesesi.

HOSPITAL TANK [karantina tankı] ® Quarantine tank.

HOST [konak, konakçı] Asalağın bulunduğu, gelişip yayıldığı canlı.  Buna bazen konakçı da denmektedir.

HOT BRANDING [sıcak-dövme marka] Uygun sıcak nesne ile yakarak işaretleme. ® Carlin tag (Carlin markası) ® Lea tag(Lea markası). ® Petersen tag (Petersen markası). ® Pop-up tag (pop-ap marka). ® Cold branding (soğuk-dövme marka). ®Gill clamp (solungaç markası). ® Spaghaetti tag (spagetti markası). ® Visible implant tag (görünür ekme marka). ® Visible implant elastomer tag (görünür elastik ekme marka).

HOT SMOKED [sıcak tütsülü] Balığın tütsülenme işleminde 1200C?ye ısıtılması. Sıcak tütsülenmiş balık pişirilmeden yenilebilir.

HOTSPOT (HOT-SPOT) [sıcak nokta] Çevresel yönden tehdit altında olup birçok yerli türün de bulunduğu tür zengini bölge.  

HOULING [vira] Kendine, içeriye, yukarıya doğru çekme ve hareket ettirme eylem ve emri. ® Heave.

HOUND SHARKS [küçük köpekbalığıgiller] ® Triakidae.

HP (abbrev.) [BG] Beygir gücü.

HSI (abbrev.) [hepatosomatik gösterge (indeks)] ® Hepatosomatic index.

HUMBOLDT CURRENT [Humboldt Akıntısı, Humbolt Akıntısı] Peru Akıntısı olarak da adlandırılır. Önemli okyanus akıntısı olup Güney Amerika?nın batı (Şili ve Peru) kıyıları boyunca kuzey yönüne ilerleyen, besin tuzlarınca zengin, El Niño olayının parçası, soğuk su akıntısıdır.

HUMERAL [omuz] Balıklarda kafanın hemen arkasındaki omuza ait kısım.

HUMERAL SCALE [omuz pulu] Karın ve gögüs yüzgeci üstündeki sivri tepeli, değişikliğe uğramış pul. Örnek; hamsigiller (Clupeidae ve Engraulidae).

HUMIC LAKE [hümik göl] Organik malzemece (humus yönünden) zengin göl.

HUMID [nemli] Su bütçesinde fazlalık olan (çok yağış alan) iklim. Örnek; Karadeniz.

HUMIDITY [nem] Su buharının havadaki miktarı.

HUNTING AGGREGATION [avcılar grubu] Canlıların, örneğin köpek balıklarının beslenmek için bir grup halinde hareket etmesi.

HUSBANDRY [çiftçilik] Balık üretimi için kuluçkahane ortamı, beslenme ve sağlık koşullarının bilimsel idare ve kontrolü.

HUSO HUSO (BELUGA) [büyük mersin balığı, mersin balığı, mersinmorinası, morina, beluga balığı] Tabansal (demersal), yukarıgöçerdir (andromdur). 10-180 metreler arasında rastlanır. Boyu TL=5 m ve ağırlığı 2 ton kadar ve 118 yaşında olabilir. Havyarı kıymetlidir. Eti de önemli bir kaynaktır. Avrupa sularında bilinen en büyük ve pahalı tatlısu balığıdır. Balıkçılığı ve dişi Huso huso ile erkek Acipenser ruthenus?tan elde edilen melezin yetiştiriciliği önemlidir.

HYALINE [camsı, yarı saydam, hyalin].

HYALINE RING [yarısaydam (hyalin) halka] Otolitin ışığı daha iyi geçiren büyüme halkası.

HYALINE ZONE (TRANSLUCENT ZONE) [yarısaydam kuşak] Otolitte parlak halka. Üstten ışıklandırmada koyu görünen halka. ®Hyaline ring (yarısaydam (hyalin) halka).  

HYBRID (HYBRIDE) [kırma, melez, hibrid (hibrit)] Genellikle iki farklı türün verdiği döl. Kırmanın doğurganlığı çoğunlukla azdır. Ana-baba formunun arasında olup azmandır (iridir). İsimlen-dirmede ana-baba adı alfabetik sıraya göre adlar arasına ?x? konularak yapılır. Kırmaların taksonomik isimleri genellikle yoktur. Çünkü bunlar iki ayrı türe ait bireydir. Populasyon ya da tür değildir.

HYDRAULICS [hidrolik] Kanal ve ırmaklardaki suyun ya da sıvıların akışkanlığıyla ilgili mühendislik dalı. 

HYDRO- (prefix) [hidro-] Su.

HYDROBIOLOGY [hidrobiyoloji] Sularda yaşayan canlıların fizyolojisini, enerji değişimini, çevre etmenlerinin rolünü, ekolojisini, davranışı, üreme ve büyümesi ile türler arası ilişkilerini, topluluklarını, besin alış verişi ilişkilerini yani hayatı ve yaşam tarzını inceleyen bilim. Kısaca sucul ortamlardaki hayatı inceleyen bilim.

HYDROCARBONS [hidrokarbonlar] Karbon ve hidrojen bileşiklerinin genel adı. 

HYDROCEPHALUS [sukafalı] Bazı kurtçuk (larva) ve erinleşmemiş kuluçkahane balığı bireylerinin beyin ve omuriliğinde görülen hacim büyüklüğü.

HYDRODYNAMICS [hidrodinamik] Hareket halindeki sıvıları inceleyen dal.

HYDROGEN SULFIDE [hidrojen sülfür] Organik maddelerin oksijensiz (anaorebic) koşullarda ayrışmasıyla oluşan, çürük yumurta kokusunda, renksiz, zehirli gaz (H2S). Karadeniz?in yüzeyden yaklaşık ilk 150 metresi oksijenli (aerobic) iken derin kesimleri hidrojen sülfürlü olup dünyanın en büyük oksijensiz (anoksik) suyunu oluşturmaktadır.

HYDROGRAPH [hidrografya] 1- Zamana göre oluşturulan su seviyesi haritası.

HYDROGRAPH [hidrografya] 2- Tatlı ve tuzlu su kütlelerinin fiziksel özelliklerinin ölçülmesi.

HYDROGRAPH [hidrografya] 3- Akarsu, göl, deniz ve diğer suların incelenmesi ve tanımlanması.

HYDROGRAPHY [hidrografya] Gemiciliğin ihtiyacı doğrultusunda okyanus, deniz, göl ve sair sular ile sahillerinin fiziksel özelliklerini ele alan bilim dalı.

HYDROHALINE [hidrohalin] Okyanussal olup tuzluluğu 40 ppt?den fazla su.

HYDROIDS [?] ® Obelia.

HYDROLOGY [hidroloji] Suların dağılımı, döngüleri, özellikleri ve etkilerinin yüzeyde, yüzey altında ve atmosferde incelenmesi.

HYDROMEDUSA (?) [hidromedüz] Öz olarak medüz dölüne verilen addır. Öncelikle döl değişimi gösteren hidraların eşeyli çoğalmasıyla Planula kurtçukları (larvaları) oluşur. Bu kurtçukların (larvaların) uygun bir yere yapışmasından sonra polip ve bunlarda tomurcuklanmayla yeni koloni ve medüz evresi oluştururlar. Bu medüz evresi ya da dölüne hidromedüz denir.

HYDROPHILOUS [sucul] ® Aquatic.

HYDROPHONE [hidrofon] Sualtı mikrofonu. Su altındaki ses dagalarının dinlen-mesinde kullanılan alet.

HYDROPHYLE [hidrofil] Sürekli suda yaşayanlar.

HYDROPOLYP (?) [hidropolip] Hidraların polip dölüne verilen addır.

HYDROSALINE [hidrosalin] Karasal olup tuzluluğu 40 ppt?den fazla su.

HYDROSPHERE [suküre, hidrosfer] Hidrosfer. Buzul ve kar dahil dünyayı örten su kütlesi ya da dünyanın sudan oluşan kısmı.

HYDROTHERMAL VENT [hidrotermal ağız] Jeotermal kaynaktan gelen ve kükürtçe zengin suyun çıktığı alandaki fauna bileşenleri dahil okyanus tabanı.

HYDROZOA [hidralar, hidrozoa] 1- Knidliler (Cnidaria) kabilesinin bir sınıfıdır. 11 takımı kapsar. Çoğu türü denizde yaşar. Koloni oluştururlar. Yaşam döngülerinde eşeysiz polip ve eşeyli medüz evreleri yer alır. Tatlısuda yaşayanlarına hidra denir. Bunların medüz evresi yoktur. Tabana yapışıktırlar. Isırganorgan (nematosist) taşırlar. Eşeysiz üremede tomurcuk ana gövdeden ayrılır ve yeni hayvanı oluşturur. Eşeyli üremede bir yumurta döllenir ve yeni birey oluşur. Koloni oluşturanlarda hem polip hem de medüz evreleri görülür.

HYDROZOA [hidralar, hidrozoa] 2- Sölentereler-Çokgözeliler?in hareket edemeyen grubu.

HYGIENE [hijen] 1- Sağlık ve temizlik.

HYGIENE [hijen] 2- Balığın insan tüketimine uygunluğunun belirlendiği işlemler.

HYGOPHUM BENOITI (BENOIT'S LANTERNFISH) [ışıldak balığı] Derinyüzücü (batipelajik) ve okyanusgöçerdir (okyanodromdur). Boyu TL=6.5 cm kadar olabilir. 50-<metricconverter productid="700 m" w:st="on">700 m</metricconverter> derinliklerde rastlanır. Bol olarak daha çok 50-100 ile 300-350 metrelerde bulunur. Gece ve gündüz bulunma derinlikleri farklıdır.

HYGOPHUM HYGOMII (?) [?] Boyu TL=7.5 cm kadar olabilir. Derinyüzücü (batipelajik) ve okyanusgöçerdir (okyanodromdur). 0-<metricconverter productid="800 m" w:st="on">800 m</metricconverter> derinliklerde rastlanır. Cinsi olgunluğa <metricconverter productid="5.5 cm" w:st="on">5.5 cm</metricconverter> boydan sonra ulaşır.

HYGRO- (prefix) [higro-, nem] Örnek; higrometre (hygrometer)-nemölçer.

HYGROMETER [nemölçer, higrometre].

HYMENOCEPHALUS ITALICUS (GLASSHEAD GRENADIER) [zarkafa balığı] Tabanyüzücü (bentopelajik) olup göçmen değildir. 100-<metricconverter productid="400 metre" w:st="on">400 metre</metricconverter> derinliklerde rastlanır. Boyu TL=25 cm olabilir. Balıkçılığı önemsizdir.

HYOMANDIBULA [üstçene kemiği] Besinin alınmasında kullanılan vücut parçası.

HYPALMYROPLANKTON [hipalmiyo-plankton] Acısu planktonu.

HYPER- (önek) [hiper-] Üst, üstte, yüksek, anormal artırılmış. Örnek; hiperfarinks (hyperpharyngeal) - yutak üstü(nde).

HYPERBENTHIC [hiperbentik] Taban üstünde fakat tabana yakın yaşayan.

HYPEREUTROPHIC [hiperötrofik] Anormal gübrelenmiş (aşırı besin tuzu ihtive eden) ve dolayısiyla çok yüksek düzeyde üretken.

HYPERHALINE [hiperhalin] Okyanussal olup tuzluluğu 40 ppt?den fazla su. ® Hydrohaline (hidrohalin).

HYPEROPLUS LANCEOLATUS (GREAT SANDEEL) [büyük kum yılan balığı, kum balığı] Tabansal (demersal) okyanusgöçerdir (okyanodromdur). Ticari balıkçılığı önemlidir. Acısuya girer. Boyu TL=40 cm olabilir. <metricconverter productid="80 metre" w:st="on">80 metre</metricconverter> derinliğe kadar bulunur. Yazın porsiyonlar halinde yumurtlar. Yenir ve ayrıca balık unu ve yağı üretiminde kullanılır.

HYPEROSMOTIC [hiperozmotik] Vücudundaki iyon konsantrasyonunu bulunduğu tatlısudaki iyon konsantrasyonundan daha yüksek tutan tatlısu balığı. Asla su içmezler. Çok az bile içseler şişebilirler. ® Osmoregülasyon.

HYPERPARASITE [üstasalak] Konağı aslak (parazit) olan asalak (parazit).

HYPERPHAGY [hiperfaji] Aşırı yemlenme. Artırılmış beslenme aktivitesi.

HYPERSALINE [hipersalin] Kapalı su kütlesinde deniz suyundan daha yüksek kara kaynaklı tuzluluk (>%o40).

HYPERTONIC [hipertonik] Vücuddaki ozmoz basıncının çevreden daha yüksek olma durumu. Örnek; tatlısu balıkları. ®Osmoregulation (osmoregülasyon).

HYPERTROPHY [hipertrofi] 1- Bir yapının, vücut parçasının aşırı gelişmesi. Örnek; bazı sazangil balıklardaki dudaklar.

HYPERTROPHY [hipertrofi] 2- Besin tuzlarınca (gübrece) zengin sular.

HYPO- (prefix) [hipo-] Alt, altta, altında, dan alçak, küçük, eksiklik. Örnek; hipofarinks (hypopharyngeal) - yutak altı(nda).

HYPOBATIC [hipobatik] Kuyruk yüzgeci kanatlarından biri büyük olan.

HYPOBENTHOS [hipobentos] Bin metrenin altındaki deniz tabanı faunası.

HYPOBLAST [hipoblast] Gastrula evresinde mesoderm ve endoderm?i oluşturan içteki iki blastoderm.

HYPOCERCAL [hiposerk] Bakışımsız (asimetrik) kuyruk yüzgeci. Yüzgecin alt kısmı uzun. Epicercal (episerk). ® Heterocercal(heteroserk). ® Homocercal (homoserk).  ® Dificercal (difiserk).

HYPOCERCAL [hiposerkal] Alt kısmı uzun olan kuyruk yüzgeci.

HYPOGEAN [hipojen] Kapalı ya da görece kapalı kesimlerde yaşayan (mağara balıkları).

HYPOGNATHOUS (PROGNATHOUS) [hipognatus] Belirgin bir şekilde öne çıkık üst ya da alt çene.

HYPOLIMNION [hipolimniyon] Göllerde sıcaklık tabakasının hemen altından başlayıp tabana kadar devam <place w:st="on"><city w:st="on">eden</city></place> bölge.

HYPO-OSMOTIC [hipo-ozmotik] Vücudunda çevredeki iyon konsantrasyonundan daha az iyon bulunan ve bunu düzenleyen balık. Deniz balıkları. ® Hypotonic (hipotonik).

HYPORHAMPHUS PICARTI (AFRICAN HALFBEAK) [yarımgaga balığı, çomak balığı] Taban üstünde askıda kalır yani tabanyüzücüdür (bentopelajiktir) ve acısuya girer. Balıkçılığı vardır. Boyu TL=20 cm olabilir. Kıyısaldır. Sürü oluşturur. Yumurtaları sucul bitkilere yapışıktır.

HYPOSALINE [hiposalin] Deniz suyundan daha az tuzlu su.

HYPOTETICAL [varsayımsal, hipotetik].

HYPOTHALAMUS [hipotalamus] Beynin iki tarafında yer alan ve hipofiz salgılayan bez.

HYPOTHESIS [önerme, varsayım, hipotez] Bir ya da bir seri olay için belirli bir tabana oturtulan beyan, düşünce, yanlışlanabilir görüş. 

HYPOTONIC [hipotonik] Çevresine göre vücudunda daha az iyon konsantrasyonu olan balık. Örnek; denizde yaşayan kemikli balıklar. Su içmezlerse büzülürler. Onun için sürekli su içer, az işer ve fazla tuzu solungaçlarından atarlar. ® Osmoregulation(osmoregülasyon).

HYPOXIC [hipoksik] Çok düşük oksijen düzey(ler)i.

Hz (abbrev.) [Hertz (Hz)] ® Hertz.

 

 

Yukarı